“Barbie
Blues”
Küratörlüğünü
Işın Önol’un üstlendiği ve 2014’te Bergsen & Bergsen
Galeri’de gerçekleşen Öğrenilmiş Çaresizlik: Otorite, İtaat
ve Kontrol Üzerine başlıklı sergi, adını, Martin Seligman ve
arkadaşlarının 1967 yılında ortaya koyduğu öğrenilmiş
çaresizlik kuramından almıştır.
Sergi
için, Sanat Atak’ta Kemal İz tarafından yazılan serginin
oluşturulduğu kuramdan şöyle bahsedilmiştir:
“1960’lı
yılların sonlarında, Pennsylvania Üniversitesi psikoloji
laboratuvarları, çarpıcı bulgularla sonuçlanacak bir dizi deneye
ev sahipliği yapmıştı. Amerikalı psikologlar Martin Seligman,
Steve Maier ve Bruce Overmier’ın birlikte gerçekleştirdiği
deneylerde, aşılabilecek türde bir engelle iki bölüme ayrılmış
bir kutu içeresine yerleştirilen ve ayaklarına verilen hafif
elektrik şoklarından engeli aşarak kurtulmaları beklenen
köpekler, farklı davranışlar sergilemişlerdi.İki aşamalı olan
deneyin ilk aşamasında, köpekler iki gruba ayrılmış ve birinci
gruptaki köpekler, bariyeri aşarak kurtulabilecekleri hafif
elektrik şoklarına maruz bırakılırken; ikinci gruptaki köpekler,
ne yaparlarsa yapsınlar söz konusu şoklardan kurtulamayacakları
bir ortamda tutulmuştu. Deneyin ikinci aşamasına geçilip,
köpeklere benzer elektrik şokları uygulandığında, ilk gruptaki
köpeklerin bariyeri aşarak, şoklardan kaçındığı; ancak ikinci
gruptaki köpeklerin çoğunun, hareketsiz kalarak şokun
kendiliğinden sona ermesini beklediği gözlenmişti. Deneyin ilk
aşamasında, elektrik şoklarının kendi kontrolleri dışında ve
kaçınılamaz olduğunu öğrenen köpeklerin, deneyin ikinci
aşamasında maruz kaldıkları şoklar karşısında –onlardan
kurtulabilecekleri halde– herhangi bir çaba göstermemeleri,
Seligman ve arkadaşları tarafından öğrenilmiş çaresizlik
[learned helplessness] olarak adlandırılmıştı. Daha sonra
insanları da içerecek biçimde geliştirilen deneyler sonucunda,
insanların da baş edemedikleri ya da kontrolleri dışında
olduğunu düşündükleri olumsuz uyaranlar karşısında –her ne
kadar olası çıkış yolları olsa da– duyumsamazlık [apathy],
kayıtsızlık ve eylemsizlik gibi depresyonla sonuçlanabilecek
durumlar içinde sıkıştıkları gözlenecekti.”1
Elif
Ağatekin, Burçak Bingöl’ün 2013 tarihli ‘Barbie Blues’
çalışması için yazmış olduğu yazıda çalışmayı şöyle
anlatmıştır:
“Barbie
bebeklerin kadınlar için, “bir güzellik ikonu ve ideal kadını
tanımlayan bir simge” olarak halen kabul görmesini; Burçak
Bingöl, “Barbie Blues” adlı eserinde, “hiç bir şeyin ideal
olamayacağı dünya düzenini” seramik Barbie Bebeği ile
değerlendirmiştir. Bingöl, Batı’ya ait bir güzellik sembolü
olarak idealize edilmiş olan seramik Barbie’sinin bedeninin
yarısını blues referansına atfeden depresif bir maviyle
sırlamıştır. Barbie, kendi halinde derin bir hüzün içindedir,
boyuna uygun bir masada adeta Rodin’in ‘Düşünen Adam’ına
göndermede bulunurcasına, gelecek üzerine kara kara düşünmektedir.
Barbie,
ideal güzelliğin kaybolabileceği bir dünya düzeninden endişe
etmekte, kafası kültürlerarası güzellik nosyonu ile alabora
olmuş halde varoluşun anlamını sorgulamaktadır. Naomi Wolf,
‘Güzellik Miti’ adlı kitabında kadınların varoluşlarıyla
ilgili verdikleri mücadelenin sonucunda ortaya çıkan ve aşılması
her gün daha da zorlaşan miti şöyle açıklar: “Kadınlar yasal
ve dünyevi engelleri aştıkça; daha fazla hakka sahip oldukça;
politik ve sosyal hayatta güçlendikçe; uymaları beklenen güzellik
standartları daha da zorlaştırılmıştır. Kadınlar, domestik
rollerinden sıyrıldıkça ulaşılması imkânsız bu güzellik
miti daha da yaygınlaşmış ve ideal güzellikle ilgili görseller
gözümüze daha da çok sokulur olmuştur.” Bugün yazılı ve
görsel medyada idealize edilmiş kadın tipinin; her zaman bakımlı,
şık ve mutlaka zayıf olması dikkat çekicidir. Çünkü “günümüz
çağdaş kadını için ideal fiziksel görünüm zayıf olmaktır.
Ayrıca medya tarafından güzellik kavramı öyle bir temele
oturtulmuştur ki; kadınların sürekli olarak bakımı ile
uğraşması gerektiği üzerinde durulmaktadır.” Diğer bir
taraftan da her dönem, “-güzellik anlayışı değiştirilerek
kadınların kendilerini çirkin olarak algılamaları”
sağlanmakta, ideal güzelliğe ise ancak rejim listeleri, selülit
tedavileri, saç, cilt bakımları, makyaj, estetik operasyonlar ve
mutlaka diyetle kavuşulacağı vurgulanmakta, bu durum kadınların
arasında dünyevi olayların çok ötesinde gündemini her daim
koruyabilen bir konu olarak kabul görmektedir.”2
Resim 1. Burçak Bingöl, 2013, “Barbie Blues”, Porselen, 28x21x26 cm, Kaide Ölçüsü, d:30, h:110 cm. |
Bingöl
ile yapılan röportajda sanatçı, çalışmasını şöyle
açıklamıştır:
“Barbie
Blues bir karma sergi için üretilmişti. Şiirsel ve ironik
temasında kurgulanan bu sergide kolektif hafızada her zaman ideal
güzelliğiyle ve mutlu bir ifadeyle yer eden barbi bebeğin yalnız
başınayken nasıl olabileceği konusunda bir portre çiziyor.
İsmindeki "blues" hem heykelin alt yarını oluşturan
mavi renge hem de ingilizcedeki hüzünlü olma haline gönderme
yapıyor. Çalışma hem elle hem de kalıpla şekillendirildi.
Üzerinde durduğu platform da buluntu bir seramik parçası. Biblo
boyutlarındaki bu çalışma, biblonun ana malzemesi olan porselenle
daha güçlü ilişkiler kurması açısından seramikten yapıldı.
Bu haliyle hem popüler kültürün bir nesnesini hem de biblo
üretimlerinde görebileceğimiz türden anlatıları
yabancılaştırararak dönüştürüyor. Projesine göre değişmekle
birlikte seramik üretimimde oldukça yalın malzemelerle
çalışıyorum. Düşük derece ve şeffaf sır gibi...”3
Resim 2. Burçak Bingöl, 2013, “Barbie Blues”, Porselen, 28x21x26 cm, Kaide Ölçüsü, d:30, h:110 cm, Detay. |
1M.
Kemal İz, “‘Öğrenilmiş Çaresizlik’ Üzerine”, Sanat
Atak, Mayıs 2014,
http://www.sanatatak.com/view/ogrenilmis-caresizlik-uzerine/853,
(18.12.2016).
2Elif
Ağatekin, “Türkiye’de Kadın Gözüyle Kadın Olmak Sorunsalı
ve Çağdaş Türk Seramik Sanatından İzlenimler”, Yedi, Sanat,
Tasarım ve Bilim Dergisi, Sayı:15, İzmir, 2016, ss.83-84,
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/yedi/article/viewFile/5000180192/5000160467,
(14.12.2016).
3Seha
Nur Karataş, Burçak Bingöl, Röportaj, İstanbul, 14.12.2016.
“Barbie
Blues”
Exhibition
titled Learned Helplessness: Authority, Obedience and Control in
Bergen & Bergsen Gallery in 2014, where Işın Onol is the
curator has
taken its name from the theory of learned helplessness as revealed by
Martin Seligman and his friends in 1967.
For
the exhibition, theory of exhibition written by Kemal İz at Art Atak
was mentioned as:
"In
the late 1960s, the Pennsylvania University psychology laboratories
hosted a series of experiments that would result in striking
findings. In experiments conducted by American psychologists Martin
Seligman, Steve Maier and Bruce Overmier, the dogs which were placed
in a passable,
two-part box and expected to get rid of light electric shocks,
behaved in different ways. In
the first stage of the experiment, dogs were divided into two groups
and while first group of dogs were being given light electric shocks
to their feet in passable, two-part box, second group were kept in a
place where they cannot escape from those shocks no matter what they
do.
In
the second stage of experiment, while first group of dogs were
escaping from shocks and the box, the second group were waiting shock
to end and remained still. In the first stage, dogs learned that
shocks were out of their control and inescapable, In the second stage
dogs showed no effort to escape from shocks they were given –even
though shocks were
escapable-.
This situation was named as learned helplessness by Seligman and his
friends. Later,
as
a result of experiments that developed to include people, In the face
of negative stimuli that people think they could not cope with or
were out of their control –even though there were many possible
ways to escape-, people were stuck in situations that could result in
depression, such as negligence and inaction.”1
Elif
Agatekin described the study of Burcak Bingol named "Barbie
Blues" dated 2013 in her text as follows:
“In
her ‘Barbie Blues’ work, Burcak Bingol described ‘the world
order in which nothing can be ideal’ idea with ceramic Barbie Doll
which are still accepted for women as "a beauty icon and a
symbol that identifies the ideal woman". Half
of the body of the ceramic Barbie, which is idealized as a western
beauty symbol, was painted with a depressive blue attributed to the
Blues reference. Barbie
is in deep sadness on her own, on
a desk suitable for her length, almost as a reference to Robin’s
‘Thinking Man’, she is brooding over future.
Barbie
is concerned about a world order in which the ideal beauty may
disappear, she is questioning
the meaning of existence with depression of intercultural beauty
notion. Naomi
Wolf explains in her book 'Beauty Myth', which emerged as a result of
the struggle that women gave about their existence and became more
difficult to exceed every day: “As long as women have exceeded
legal and secular obstacles, have got more rights; have got strength
in political and social life; the
expected beauty standards have become more difficult to comply with.
As women leave their domestic roles, this unreachable impossible
beauty myth has become more widespread and even more images about
ideal beauty have been presented to us.” Today, the type of
idealized woman who is always well-groomed, stylish and absolutely
weak in written and visual media; is remarkable. Because "The
ideal physical appearance for today's modern woman is to be weak. In
addition, the concept of beauty has been put on the basis by the
media; it is emphasized that women must deal with constant care. On
the other hand, every period, “-the understanding of beauty has
been changed and women are perceived as ugly” idea is provided,
Ideal beauty is emphasized only with diet lists, cellulite
treatments, hair, skin cares, makeup, esthetics operations, this
situation is recognized among women as a topic that can keep the
agenda far beyond secular affairs.”2
Picture 1. Burcak Bingol, 2013, “Barbie Blues”, Porcelain, 28x21x26 cm, Pedestal Measure, d:30, h:110 cm. |
In
interview with Bingol, the artist explained her work as follows:
"Barbie
Blues was produced for a mixed exhibition.
In
this poetic and ironic themed exhibition, it draws a portrait of how
the Barbie doll with its ideal beauty and happy expression in the
collective memory, can be alone. The name "blues" refers
both to the blue color that makes up the bottom of the sculpture and
being in sad stance in English. Work was
shaped both by hand and by molding. The
platform on which Barbie is standing is also a foundational ceramic
part. This
study on the dimensions of bibelot,
was
made of ceramics in order to establish stronger relations with
porcelain, the main material of bibelot. With its stance, it
transforms both an
object of popular culture and narratives that can be seen in trinket
production, in an alienating way. Changing according to its project,
I work with fairly simple materials in my ceramic production. Such as
low degree and transparent glaze...”3
Picture 24. Burcak Bingol, 2013, “Barbie Blues”, Porcelain, 28x21x26 cm, Pedestal Measure, d:30, h:110 cm, Detail. |
1M.
Kemal Iz, “‘Ogrenilmis Caresizlik’ Uzerine”, Sanat Atak, May
2014,
http://www.sanatatak.com/view/ogrenilmis-caresizlik-uzerine/853,
(18.12.2016).
2Elif
Agatekin, “Turkiye’de Kadin Gozuyle Kadin Olmak Sorunsali ve
Cagdas Turk Seramik Sanatindan Izlenimler”, Yedi, Art, Design and
Science Review, (5), Izmir, 2016, pp.83-84,
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/yedi/article/viewFile/5000180192/5000160467,
(14.12.2016).
3Seha
Nur Karatas, Burcak Bingol, Interview, Istanbul, 14.12.2016.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder