Malzeme
1780’lerden
1968’e kadar sanatta oluşan ve birbirini izleyen devrimler
sonrasında sanat artık dönüşmüştür. Fotoğraf
makinası-kameranın da kullanımıyla resim sanatında tuval ve
boyalar artık birer malzemeye dönüşüp, ‘resim sanatı’,
sanatsal bir dil, bir ifade biçimi haline gelmiştir. ‘Fotoğraf
makinası’ görevini terkeden resimde, farklı biçim denemeleri,
soyutlamalar ve dönüştürmeler ortaya çıkmıştır. Manifestolar
ise ressamlara, yavanlıktan çıkma, burjuvaya karşı durma ve
artık dilleri olan resim ile yaratıcı ve anlaşılmaz olmaları
çağrıları yapılmıştır (1918 Tristan Tzara-Dada Manifestosu).1
Sanatçıların
1960’lardan bu yana düşünce bazlı ürettikleri işler,
toplumsal, kültürel, öznel, yaşamsal kavramların ve değerlerin
yeniden sorgulandığı, sanatçıların eserlerindeki boyasal resim
geleneğine atıfta bulunarak, çoğunlukla özneyi sorgulayan yeni
olasılık ve seçeneklerle çoğulcu bir yaklaşım sergiledikleri
dikkat çekmektedir. Öyle ki sanatçılar salt boya ile üretilen
işlerin yanı sıra, malzeme çeşitliliğiyle gerek plastik gerekse
düşünsel anlamda tezatların deşifre edildiği yeni, deneysel
nitelikli söylem ve arayışlarında bulunmuşlardır.
Çalışmalarında
kültür, aidiyet, gerçek, gelenek gibi sorunsalların çözümlemeye
çalışan sanatçılar sinema, edebiyat, resim, video, kavramsal
sanat, süreç sanatı, heykel, fotoğraf, enstalasyon gibi çoğulcu
disiplinlerde eklektik imgeleri kullanarak yeni argümanlar,
analizler kurarak güncelledikleri anlatılarını yeni stillerle
aktarmaktadırlar. Özellikle fotoğraf sanatında görülen
sınırlılıklar, görüntü çerçevesi hem geçmişi irdeler hem
de gelecekle bağ kurmaktadır.2
Ses, görüntü, fotoğraf, grafik, mekan ve akla gelebilecek çoğu
şey sanatın malzemesine dönüşürken, malzemelerin külliyatları,
fiziksel ve teknik özellikleri de sanat yapıtlarında bir ifade
aracı olmuştur.
Fransiz
Devrimi ile doğan manifestolar sanatın bir formu olmuştur. Sanatın
doğayla ve gerçeklikle, onların temsili ve taklidiyle ilişkisini
koparmasıyla, sembolizm, modernist özerkliğin ilk ve en eleştirel,
en etkili hareketini kurmuş ve manifestolar çağını açmıştır.
Kelimelerin anlamlarından koparılması, manifesto formunda baştan
beri etkili olmuştur.3
Dada
hareketi, Berlin, Zürih, Paris, Prag, New York kafelerinde ve
değişik toplantı salonlarında düzenlenen performanslardan
doğmuştur. Bu performanslarda, manifestolar, şiirler okunmuş,
şarkılar söylenmiş ve oyunlar oynanmıştır. Tüm bunlar
performansları oluşturmuştur. Bunun yanı sıra kullanılan
hakaret dolu dil, yapılan gürültüler (müzik), mastürbasyon,
kusma, intihar ve yaralama gibi gösterilerle her manifesto okuma
seansı, şiddet ve anarşi sahnesine dönüşmüştür.4
Çağdaş
sanatta malzeme kullanımına ve bir dil oluşturmaya ilişkin
örnekler yine manifestolarda yer almaktadır.1920’ de yayınlanan
Kurt Schwitters, Merz’de:
“Merz
sahnesi ise yalnızca bütün kısımların bütüsel yapıtta
kaynaşmasını kabul eder. Sahne düzenlemesi malzemeleri, beyaz bir
duvar, bir adam, dikenli tel, su akıntısı, mavi uzaklık, ışık
konisi gibi, katı, sıvı ya da gaz halinde cisimlerdir...Notaların
malzemesi, keman, davul, trompet, dikiş makinası, tiktak eden saat,
su akıntısı vs. ile çıkarılabilecek tüm sesleri içerir.
Metnin malzemesi beyni ve duyguları harekete geçiren tüm
deneyimlerdir... Nasıl şiirde sözcük üzerine sözcük
uygulanıyorsa, bu örnekte bir etmen bir başka etmen üzerine, bir
malzeme bir başka malzeme üzerine uygulanacaktır...”5
1Ali
Artun, “Sanat Manifestoları-Avangard Sanat ve Direniş”,
3.baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013, s.119.
2Alpaslan
Uçar, ‘Çağdaş Sanatta Kimlik Açılımı ve Yeni Önermeler’,
Ege Eğitim Dergisi, 2014,
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/egeefd/article/view/5000084122
(02.12.2016), ss.416-426
3Ali
Artun, “Sanat Manifestoları-Avangard Sanat ve Direniş”,
3.baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013, s.27.
4Ali
Artun, “Sanat Manifestoları-Avangard Sanat ve Direniş”,
3.baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013, s.33.
5Ali
Artun, “Sanat Manifestoları-Avangard Sanat ve Direniş”,
3.baskı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2013, ss.155-164.
Material
After
1780's to 1968, after art revolutions and successive revolutions, art
has now changed. With
the use of camera-photo camera, canvas and paintings in painting art
have now turned into materials and become 'art of painting', an
artistic language, a form of expression. In the picture that
abandoned the 'photo camera' function, different forms of
experimentation, abstraction and transformations emerged. The
manifestos have been called to painters to stand against the
bourgeoisie and to be creative, incomprehensible and out of
insipidity with the image that has a language
(1918
Manifesto
of Tristan Tzara-Dada).1
Since
the 1960s, it is noteworthy that artists’ thought-based
production works
have shown pluralistic approaches with new possibilities and options
which mostly question the essence and where social, cultural,
subjective, vital concepts and values are questioned again with
referring to painted portrait traditions in artists’ works of art.
In
addition to the works produced by pure dye, artists have found new
and experimental discourses and quests in which the contradictions of
plasticity and intellectual meaning are deciphered by material
diversity.
The
artists who try to solve the problems such as culture, belonging,
real, tradition in their works are transferring their updated
narratives to new styles by using new images and analyzes by using
eclectic images in the pluralist disciplines such as cinema,
literature, painting, video, conceptual art, process art, sculpture,
photography, installation. Especially
the limitations and frame of the image that have been seen in the art
of photography link both the past and the future.2
While
sound, images, photographs, graphics, space, and much of what could
come to mind have been turning into art materials, the
material corpus, physical and technical features of the materials
have also become a means of expression in artworks.
The
manifestos born with the French Revolution became a form of art. By
breaking the relation of art with nature and reality, with their
representation and imitation, symbolism has established the first and
most critical, most influential movement of modernist autonomy and
has opened the age of manifestos. The removal of the meanings of the
words has been effective in the manifest form from the beginning.3
The
Dada movement was born from performances in Berlin, Zurich, Paris,
Prague, New York cafes and in various meeting halls. In
these performances, the manifestos, poems were read, songs were sung
and games were played. All of this created the performances. In
addition to this, every manifest reading session with insulting
language used, noises (music), masturbation, vomiting, suicide and
injustice, turned into a scene of violence and anarchy.4
Examples
of using materials and creating a language in contemporary art are
also included in the manifest. In Kurt Schwitters, Merz published in
1920:
“The
Merz scene only accepts that all parts merge together in a holistic
structure. Stage
arrangements are solid, liquid, or gaseous materials, such as a white
wall, a man, barbed wire, a water stream, blue distance, light
contour... Material of the notes includes all voices that can be
extracted with violin, drums, trumpet, sewing machine, ticking clock,
water stream etc.
The
material of the text is all the experiences that move the brains and
feelings... How words are applied to a word in poetry, a material in
this example will be applied on another material, a material on
another material…”5
1Ali
Artun, “Sanat Manifestolari-Avangard Sanat ve Direnis”, 3rd
press, İletisim Publishing, Istanbul, 2013, p.119.
2Alpaslan
Ucar, ‘Cagdas Sanatta Kimlik Acilimi ve Yeni Onermeler’, Ege
Education Review, 2014,
http://dergipark.ulakbim.gov.tr/egeefd/article/view/5000084122
(02.12.2016), pp.416-426.
3Ali
Artun, “Sanat Manifestolari-Avangard Sanat ve Direnis”, 3rd
press, İletisim Publishing, Istanbul, 2013, p.27.
4Ali
Artun, “Sanat Manifestolari-Avangard Sanat ve Direnis”, 3rd
press, İletisim Publishing, Istanbul, 2013, p.33.
5Ali
Artun, “Sanat Manifestolari-Avangard Sanat ve Direnis”, 3rd
press, İletisim Publishing, Istanbul, 2013, pp.155-164.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder