Kent
Agamben,
kenti “Yunanca’da metropol Ana Kent demektir ve kentler ile
koloniler arasındaki ilişkiyi ifade eder. Bir koloni kurmak üzere
kentten ayrılan bir Polis’in yurttaşları, ilginç bir biçimde,
en apoikia diye tarif edilir: evden, ve koloniyle ilişkisinde Ana
Kent niteliği edinecek kentten uzaklaşma/ayrılma. Bilindiği
üzere, kelimenin bu anlamı hâlâ yaygındır ve evin bulunduğu
metropol teritoryası ile kolonilerin ilişkisini ifade etmek üzere
bugün de kullanılır.
Metropol
kelimesinin, güçlü bir yerinden edilme anlamı, mekânsal ve
politik açıdan türdeş olmama anlamı vardır; devlet –ya da
kent– ile koloniler arasındaki ilişkiyi tanımlayan da budur.”1
şeklinde tanımlamaktadır.
Endüstrileşme
ve sonrasında oluşturulan kentler, iktidarın beklentilerine göre
şekillendirilmişlerdir. Guy Debord bu süreci şöyle ifade
etmiştir:
“Şehircilik,
sınıf iktidarın savunan kesintisiz görevin modern icrasıdır:
Kentsel üretim koşullarının tehlikeli bir şekilde bir araya
getirdiği işçilerin en küçük parçalarına dek bölünmesinin
sürdürülmesi. Bu bir araya gelme olasılığının her biçimine
karşı yürütülmesi gereken sürekli mücadele en uygun zeminini
şehircilikte bulur. Fransız Devrimi’nde edinilen deneyimlerden bu
yana, bütün yerleşik iktidarların sokaktaki düzeni sağlama
araçlarını arttırma çabası, sonunda sokağın ortadan
kaldırılmasıyla doruk noktasına ulaşır. Lewis Mumford, The City
in History’de (Tarihte Kent) ‘artık tekdüze olan dünya’yı
anlatırken ‘uzun mesafeye yönelik kitle iletişim araçlarıyla
birlikte, halkın tecridinde çok daha etkili bir denetim aracı
ortaya çıkmıştır.’ diye belirtir. Ama şehirciliğin
gerçekliğini oluşturan genel tecrit hareketi, planlanabilir üretim
ve tüketim ihtiyaçlarına göre işçilerin denetimli bir şekilde
yeniden sisteme dahil edilmelerini de sağlamak zorundadır. Sisteme
dahil olmak, tecrit edilmiş bireylerin birlikte tecrit edilmiş
bireyler olarak yeniden ele geçirilmelerini gerektirir: Fabrikalar
ve kültür evleri, tatil köyleri ve ‘toplu konutlar’ tecrit
edilmiş bireyi aile yuvasına kadar izleyen bu sahte kolektiviteye
hizmet etmek amacıyla özellikle düzenlenmiştir. Gösteri mesajı
alıcılarının yaygın olarak kullanımı bireyin tecridinin egemen
imajlarla, bütün güçlerini sadece bu tecritten alan imajlarla
dolu olmasını mümkün kılar.”2
1Giorgio
Agamben, “Metropol”, çev. Elçin Gen, Skop Dergi,
http://www.eskop.com/skopbulten/metropol/2574, (5.11.2016).
2Guy
Debord, Gösteri Toplumu, çev. Ayşen Ekmekçi, Okşan Taşkent,
3.baskı, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2010, ss.137-138.
City
Agambend
city “means metropolis Capital City in Greek and it states relation
between cities and colonies. A Polis’ citizens which leaves the
city to colonize is described as the most apoikia: leaving/secession
from home and city which gets qualification from its relation with
coloni. As known, the meaning of the word is still common and it is
still being used to describe relation between metropolis territory in
which house exist and colonies.
Metropolis
has meanings like a strong deterritorialized meaning and not being
homogeneous in politic way; and this is what identifies relation
between government –or city- and colonies.”1
is described like that.
The
cities which was created at industrialization and after are shaped
into government’s expectations. As Guy Debord described this
process:
“Urbanism
is the modern fulfillment of the uninterrupted task which safeguards
class power: the preservation of the atomization of workers who had
been dangerously brought together by urban conditions of production.
The constant struggle that had to be waged against every possible
form of their coming together discovers its favored field in
urbanism. After the experiences of the French Revolution, the efforts
of all established powers to increase the means of maintaining order
in the streets finally culminates in the suppression of the street.
“With the present means of long-distance mass communication,
sprawling isolation has proved an even more effective method of
keeping a population under control,” says Lewis Mumford in The City
in History, describing “henceforth a one-way world.” But the
general movement of isolation, which is the reality of urbanism, must
also include a controlled reintegration of workers depending on the
needs of production and consumption that can be planned. Integration
into the system requires that isolated individuals be recaptured and
isolated together: factories and halls of culture, tourist resorts
and housing developments are expressly organized to serve this
pseudo-community that follows the isolated individual right into the
family cell. The widespread use of receivers of the spectacular
message enables the individual to fill his isolation with the
dominant images–images which derive their power precisely from this
isolation.”2
1Giorgio
Agamben, “Metropol”, trans. Elcin Gen, Skop Review,
http://www.eskop.com/skopbulten/metropol/2574, (5.11.2016)
2Guy
Debord, Society of the Spectacle, trans. Aysen Ekmekci, Oksan
Taskent, 3rd press, Ayrinti Publishing, Istanbul, 2010, pp.137-138.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder