4 Şubat 2017 Cumartesi

Modernizm/Modernism

Modernizm

Çağdaş sanat, tarihe yazılmış bir çok sanat akımından ayrıdır. Çağdaş sanat II. Dünya Savaşı sonrasında özellikle 1960'larda Pop Art döneminde kullanılmaya başlanan bir tanımdır. Sanatı, 19. yüzyılda başlayan modern sanatlardan ayırmaktaydı.”1
“Modernlik, gerçekliğin söküldüğü ayrıntılı analizlerin altın çağıydı. Empresyonizmle başlayıp soyutlamayla süren bu analizler, alımlamaya, duyumsamaya, nesnenin yapısına ve formların parçalanmasına ilişkin bütün deneylere açıktı.”2
Parçalanan modernizminden inşa olan çağdaş sanatı iyi anlamak için biraz modernizmi hatırlamak gerekmektedir.
“Modern sözcüğü Latince’de ‘tam şimdi’ anlamına gelen ‘modo’ ve ondan türetilen ‘modernus’ sözcüğünden gelmektedir.
Hristiyanlığın devlet dini olarak benimsenmesi ile birlikte, yeni dönemi eski (Roma ve Pagan) dönemden ayırmak için ilk kez 5. yüzyılda kullanılan bu sözcük, içeriği sürekli değişmekle birlikte, gerek antik çağla kendisi arasında bir ilişki kuran dönemlerin, gerekse ‘eski’den ‘yeni’ye bir geçişin sonucu olarak görenlerin bilincini yerine getirmiştir.
Modernlik, 5. yüzyılda dinsel kimliğiyle ana rahmine düşmüşse, 17. yüzyılda da bu kimliğinden sıyrılmaya hazırdır. Başlangıçta sanat, özgür sanatlar ve mekanik sanatlar olmak üzere iki ana gruba ayrılmıştır. Özgür sanatlar, gramer, mantık, retorik, aritmetri, astronomi ve müziği kapsamaktadır. Dokumacılık, teçhizat, ticaret, tarım, avcılık, hekimlik ve sahne sanatları da mekanik sanatları oluşturmaktadır.”3
“Resim, heykel ve mimarlık teçhizatın alt dallarıdır. Mekanik sanatlar özgür sanatlardan daha alt bir konumdadır. Bu sınıflandırma Rönesans’ta da devam etmiştir. Reform hareketleriyle dinsel kurumların itibarı azalmış ve yeni oluşmakta olan orta sınıfın önünü açmıştır.
15.-17. yüzyıllara gelindiğinde yapıtlar konusunda Montaigne’nin Denemeler’i (1580), Francis Bacon’ın Öğrenmenin İlerlemesi (1605) ve Descartes’ın Yöntem Üzerine Söylev’i (1637) kilometre taşları sayılmaktadır. Modernlik düşüncesine felsefi bir kimlik kazandıran, modern feslefenin babası sayılan René Descartes’tır.
İnsan aklının merkeze konarak bilgi kuramının sil baştan inşa edilmesi gerektiğini düşünen Descartes’ın, felsefe ve tanrıbilimin alanlarının birbirinden ayrılması ileriki dönemlerde dinin sorgulanmasına ve kamusal yaşamdan gittikçe uzaklaştırılmasına katkıda bulunmuştur.
18. yüzyılda ise bir yandan akıl yüceltilirken diğer yandan olumlu ve olumsuz şekilde eleştirilmiştir. Bu yüzyılda aydınlanma filozofu olan Immanuel Kant, dinden bilime estetikten sanata kadar her alanın kendi sınırlarını belirlemesi, kendini tanımlaması gerektiğini önermiştir. Kant’ın modern sanat ve modernizm açısından önemi ise, sanatı tümüyle özerk bir alan, sanatçıyı da deha olarak kutsamasıdır. Kant’ın düşüncesi sonradan modernizme dönüşecek olan romantik modernliğin merkezine yerleşecek ve muhalif bireylere direnç, eleştiri hatta saldırı için güç verecektir. ‘Modernizm, sanat ve edebiyattan ibaret değildir. (...) Tarihsel bir yenilik olduğu da ortada. Batı uygarlığı, dönüp kendi temellerini sorgulayan ilk uygarlık değilse de, bu işi en ileri noktalara götürmüş uygarlıktır. Ben modernizmi, Kant’la başlayan bu özeleştiri eğiliminin şiddetlenmesi hatta azgınlaşması olarak görüyorum.’ sözüyle Clement Greenberg bu konudaki düşüncelerini ifade etmiştir.”4
“1789 Fransız devrimi, modern düşüncenin başkalaşımında etkili olan bir diğer gelişmedir. Burjuvazinin zorla iktidara el koyduğu bu devrim, ilk modern devrimdir. Burjuva sınıfı, soylulara ve Kilise’ye karşı işçi ve köylülerin desteğini alarak zafer kazanmıştır. Fransız Devrimi, modernlik bilincine hem dünyevî hem kavramsal bir çerçeve sağlamıştır. 18. yüzyıl sonlarından itibaren İngiltere’de gerçekleşen Sanayi Devrimi de maddi biçimini vermiştir. Modern düşünce, kendi içindeki karşıt görüşleriyle, dünyanın akıl ile dizginlenebileceği, ele geçirilebileceği inancı üzerine kurulu bir ütopyadır.”5
“Burjuvazi, bir yandan bilimsel aklı, sanayileşmeyi ve insan haklarını yüceltirken bir yandan da geri kalmış toplumları, hatta kendi halklarını sömürmekteydi. Devlet galerilerinin ve akademilerin tutuculuğuna karşı sanatçıları destekleyen, eserlerini özel galerilerde pazarlayan, satın alan yine burjuvazidir.
19. yüzyıla gelindiğinde eşitsizlik üzerine kurulu olan sermaye düzenini, kapitalizmi devirmek için örgütlenmek ve mücadele etmek, kurtuluş umutlarındandır. Sosyalist ve anarşist hareketler bunu önermekteydi.
Ortamın efendisi olan burjuvazi, modern sanatı ve sanatçıyı desteklemiş, en önde gelenlerini parayla sarhoş etmiştir. Ortamın canlı kalabilmesi için eleştiriyi önemsemiş ve eleştiriyi yasaklamak yerine kışkırtmakta yarar görmüştür. Fransız galerici Paul Durand Ruel (1831-1922) durumun farkında olarak hiç zaman kaybetmeden Paris’in yanısıra Londra (1870) ve New York’ta (1881) şube açarak Courbet, Monet, Renoir, Sisley, Degas ve Cézanne gibi sanatçıları pazarlamaya başlamıştır.”
Mehmet Yılmaz’a göre: Yenilik, ilerleme, dünyevîlik, deha ve yüce sanat, öncü-ilerici, duygu, sezgi, coşku, öznellik-bireysellik, sanat için sanat, özerklik, biçimbozma, soyut-soyutlama, saflık, kolaj (kesyap) ve montaj (kurgu), zorunlu birer ilke olmaksızın modern sanatçıların ve sonraki (günümüz) sanatçıların da içgüdüsel veya kasıtlı olarak yararlandığı modern sanatın temel ilkeleridir.6

1 Ali Akay, “Sanat Çağdaş mı, Güncel mi?”, Radikal, http://www.radikal.com.tr/haber.php/?haberno=236333 (05.11.2016).
2Jean Baudrillard, “Çağdas Sanat: Kendi Kendisiyle Çağdaş Sanat”, çev. Ali Artun, Skop Dergi, 21/03/2014, http://www.e-skop.com/skopbulten/cagdas-estetik-cagdas-sanat-kendi-kendisiyle-cagdas-sanat/1862, (05/11/2016).
3Mehmet Yılmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yilmaz), 7.baskı, Ütopya Yayınları, Ankara, 2013, s.15.
4Mehmet Yılmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yılmaz), 7.baskı, Ütopya Yayınları, Ankara, 2013, ss.16-19.
5Mehmet Yılmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yılmaz), 7.baskı, Ütopya Yayınları, Ankara, 2013, ss.16-19.

6Mehmet Yılmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yılmaz), 7.baskı, Ütopya Yayınları, Ankara, 2013, ss.24-27.

Modernism

 “Contemporary art is different from many art movements that were written in history. Contemporary art was used commonly after World War II, especially in the 1960s’ Pop Art era. Contemporary art was separating the art from contemporary arts that had started in 19. Century.”1
“Modernity was the golden age of detailed analyses from that were dismantled reality. Starting with impressionism and ongoing with abstractions, these analyses were open to all of the experiments which were related to reception, sensation, object’s structure and forms’ deterioration.”2
To understand contemporary art which was built from its own shivered modernism, we need to remember some modernism.
“Modern as a word comes from “modo” which means “right now” in Latin and “modernus” which reproduced from “modo”.
With adoption of Christianity as government religion, to separate new era from old (Roma and Pagan) era, this word was used for the first time in 5th century. With the changeable content, modernism regained consciousness of both the era connecting ancient age with itself and the ones who see modernism as a passage to “new” from “old”.
Even if it fell into venter with religious identity, in 17th century, modernity was ready to get rid of that identity. In the beginning, art was divided into two main groups as called free arts and mechanic arts. Free arts contained grammar, logic, rhetoric, arithmetic, astronomy and music. On the other hand, Mechanic arts contained weaving, equipage, trade, agriculture, hunting, medicine and performing arts.”3
“Painting, sculpture and architecture are the sub-branches of equipage. Mechanic arts are at lower position than free arts. This classification also continued in Renaissance. With Catholic Reformation, religious institution lost reputation and this paved the way for nascent middle class.
When it comes between 15.-17. Centuries, Montaigne’s Essays (1580), Francis Bacon’s Progress of Learning (1605), Descartes’ Discourse on Method (1637) are counted as milestones. René Descartes known as father of philosophy is the one who brought philosophical identity to Modernity idea.
Descartes who thought the necessity of epistemology’s reconstruction with putting human kind in the center, helped to interrogation of theology and contributed to detract it from public life.
In 18th century, while the mind was being aggrandized, it also got criticism in both positive and negative ways. Immanuel Kant,who was a revelation philosopher in this century, suggested that it was essential to draw a line in every field such as religion, science, art etc. Kant took art as a self-directed field and blessed artist as a mastermind. These were Kant’s importance for contemporary art and modernism. Later, his thoughts settled into the center of romantic modernism which turned into modernism and his thoughts gave strength to opponent individuals for them to criticize and attack. Clement Greenberg expressed his thoughts with these sentences: ‘Modernism is not only about art and literature. (…) and it is obvious that modernism is a historical innovation. Even if Western civilization was not the first one to interrogate its own basis, they were the ones who got this job to the its most distant point. I see modernism as an exacerbation of self-criticism that started with Kant.’4
“1789 French Revolution is another effective progress for modern consideration’s transfiguration. Bourgeoisie’s forcible potency supremacy is the first modernism revolution. With support of workers and farmers, Bourgeois class won against nobility and church. French Revolution provided both secular and cognitive perspective to modernity mind. In the late 18th century, Industrial Revolution gave modernism its own material form. Modern idea with its own opponent thoughts is an utopia that is based on occupancy and restraint of mind.”5
“Bourgeoisie was aggrandizing scientific mind, human rights and industrialization but it was also exploiting underdeveloped societies and its own rights. Again Bourgeoisie was the one who traded work of artists who were against government galleries’ and academies’ fanaticism in a special gallery, bought their work and supported them.
In 19th century, being organized and fighting against capital order and capitalism that were based on inequality were one of the salvation hopes. Socialist and anarchist movements were suggesting that.
Bourgeoisie, who was the master of environment, supported contemporary art and artist and then made leading artists drunk with money. To make environment survive, Bourgeoisie cared about criticism and instead of forbidding criticism, it saw benefit of inciting criticism. French art dealer Paul Durand Ruel (1831-1922) had been aware of the situation and then without wasting time, he opened branches in Paris, London (1870) and New York. After that he started trading artists such as Courbet, Monet, Renoir, Sisley, Degas and Cézanne.”
According to Mehmet Yılmaz: Innovation, progress, earthliness, prodigy, supreme art, vanguard progressivist, emotion, intuition, enthusiasm, subjectivity-individualism, art for art, autonomy, distortion, abstract-abstraction, purity, collage and montage, are not mandatory principles. But they are mandatory principles of contemporary art of which contemporary artists and next (today) artists take advantage intentionally or instinctual.6

1Ali Akay, “Sanat Çağdaş mı, Güncel mi?”, Radikal, http://www.radikal.com.tr/haber.php/?haberno=236333 (05.11.2016).
2Jean Baudrillard, “Çağdas Sanat: Kendi Kendisiyle Çağdaş Sanat”, trans. Ali Artun, Skop Review, 21/03/2014, http://www.e-skop.com/skopbulten/cagdas-estetik-cagdas-sanat-kendi-kendisiyle-cagdas-sanat/1862, (05/11/2016).
3Mehmet Yilmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yilmaz), 7th press, Utopya Publishing, Ankara, 2013, pp.15.
4Mehmet Yilmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yılmaz), 7th press, Utopya Publishing, Ankara, 2013, pp.16-19.
5Mehmet Yilmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yilmaz), 7th press, Utopya Publishing, Ankara, 2013, pp.16-19.
6Mehmet Yilmaz, Modernden Postmoderne Sanat, (Ed. A. Nahide Yilmaz), 7th press, Utopya Publishing, Ankara, 2013, pp.24-27.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder